2 Şubat 2012 Perşembe

The Artist

  The Artist 1920'li yılların sessiz sinemadan sesli sinema dönemine geçişi anlatıyor. Sessiz sinema döneminin büyük aktörlerinden George Valentin'in, sesli döneme geçişinde dibe vuran kariyeri. Aynı döneme denk gelen büyük ekonomik krizle birlikte beş parasız ve kendince işe yaramaz kalan Valentin, bu durumda kendini sadece içkiye veriyor. Sesli sinema bazılarının kariyerini bitirse de, bazılarının da kariyerinde dönüm noktası oluyor. George Valentin'i öptüğü fotografın gazetelerde manşete çıkması sebebiyle bir anda insanların dikkatini çeken Peppy Miller'ın yeni sesli sinema yıldızı olarak doğması fazla zor olmadı.

  Film, keskin düşüş ve keskin bir çıkışı konu alıyor. Bir anda değişen hayatlar, duygular... Filmin alt metni çok sağlam. Bir filmi iyi yapan şeyin diyaloglar olmadığını bir kez daha görüyoruz. Mimikler her şeyi anlatıyordu. Herkesin dediği gibi, The Artist sessiz sinemaya saygı duruşu. Tamamen sessiz sinemanın özelliklerini taşıyan film, saniyede 22 kare çeken kameralarla çekildi. Oyuncular sessiz sinemaya bağlı kalarak mimiklerini aşırı kullandılar. Bu da ortaya çok daha güzel oyunculuklar çıkmasına sebep oldu. Bir film için müzikler çok önemlidir. Ama bu film için daha da önem arz ediyordu. Müziklerin önemle seçilmesi ve izleyiciyi filmde tutmak önemliydi. Ki bunu başarıyla da yapmışlar.

  The Artist en iyi film dahil 10 dalga oskar adayı. Oskar ödüllerinin öneminin fazla olmadığını düşünsem de, bu sene oskara damgasını vuracaktır diye düşünüyorum. Bu filmi herkesin izlemesini öneririm.
İmdb puanı: 8.4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder