18 Ağustos 2012 Cumartesi

Londra 2012

  Londra 2012 bitti ben şimdi yazmaya başlıyorum. Evet biraz geç kaldım ama anca fırsat bulabildim. İlk defa sosyal medyayla beraber süslenen bu olimpiyatların daha da ilgi çektiğini hepimiz gördük. Ayrıca olimpiyatların ne kadar büyük bir organizasyon olduğunu da. İyisiyle kötüsüyle gibi klasik bir cümle de kurmak istemiyorum. Çünkü bizim için pek iyi gibi değil sanki. Tekvando'yu ayrı tutuyoruz tabi.
  Öncelikle Londra 2012'yi bizim açımızdan değerlendirelim. 114 sporcuyla tarihimizin en büyük kafilesi Londra'dayı. Kadın baskey ve voleybol takımlarımız da boy gösterdi Londra'da. Ana branş olan atletizmde de yine rekor katılım yaptım. Beklentiler elbette vardı. Tabi her zamanki gibi gözler güreş ve halterdeydi. Öncelikle halterde boy gösterdik. Ama ne yazıkki beklenen sonuçlar gelmedi. Dünya ve Avrupa şampiyonu sporcularımızın böyle sonuçlar almış olması herkesi şaşırtıyordu. Tabi aynı durum güreşde de vardı. 2 branş da hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Boks da benşm beklenti içinde olduğum bir daldı ama maalesef başarılı olmadık. Yüzmede fazla beklentimiz yoktu kabul. Ama Derya Büyükuncu'ya yapılanlar herkesi üzdü. Derya bir ışık yaktı ve beni izleyin dedi. Gerisi genç sporcularımıza ve federasyona kalmış bir iş. İlk kez badminton da bir sporcu ile katıldık olimpiyatlara. İlk turda rakibini yendiğinde hangimiz gururlanmadık ki? Ama daha yaşı çok genç. Elbette başarı gelecektir. Atletizmde daha iyi sonuçlar aldığını bildiğimiz sporcularımız da önceki günlerde yarışan diğer sporcularımızın izinden gittiler. Kafilemizin en ünlü isimlerinden Nevin Yanıt eleme serisinde hedefi olan Türkiye rekorunu kırdı ve 12:58 yaptı. Kendine koyduğu hedefi gerçekleştirse de olimpiyat 5.si oldu. Masa tenisindeki devşirme Çin'li sporcularımız da pek bir varlık gösteremediler. Melek ilk turda elenirken, Bora ise ikinci turda dünya klansmanının 1 numarasına denk gelince elenmek durumunda kaldı. Takım sporlarında ise tecrübesizliğimizin kurbanı olduk. Daha yukarı gidecek güçteydik elbette.
  Londra 2012'de har şey kötü gitmedi elbette. İlk olarak güreş de Rıza Kayaalp bronz madalya alarak üzerimizdeki ölü toprağını attı. Daha sonra Servet Tazegül tekvando da altın madalya alarak bizi gururlandırdı. Uzun zamandır yenilgi yüzü görmeyen Servet'in soğukkanlı tavırları gerçekten ayrı bir güzeldi. Her maçında tv karşısına geçip daha kurallarını bilmediğimiz bir psoru izlemek ve sporcumuzu desteklemek ayrı bir keyifdi. Tekvando kadınlarda ise Nur Tatar gümüş madalya alarak bizi gururlandı. Atlezim'de kadınlar 10.000 metre finali gerçekten muhteşemdi. Yarışı anlatan spikerle beraber o anı yaşamak gerçekten paha biçilemezdi. Ben  bu yarışta duble yapılacağına sonuna kadar inanıyordum. Öyle de oldu. Son metrelerde herkesin gözü Aslı Çakır Alptekin'deyken ben duble için arkadaki Gamze Bulut'a bakıyordum. Öyle de oldu. Müthiş yarışı Aslı Çakır Alptekin kazanırken, Gamze Bulut gümüş madalya aldı ve olimpiyat stadında ilk kez İstiklal Marşı'mız okundu.
  Şimdi önümüzde 2016 Olimpiyatları var. Bundan daha başarılı olacağımıza olan inancım elbette sonsuz. Teşekkürler bize bu gururu yaşatan herkese.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder